TÜRKİYE'DE ORGAN NAKLİ
Türkiye'de organ nakli ile ilgili çalışmalar 1970'li yılların başlarında, Prof. Dr. Mehmet Haberal tarafından, Hacettepe Üniversitesi'nde köpekler üzerinde yapılan deneysel çalışmalar ile başlatıldı. 1969 yılında biri Ankara, biri de İstanbul'da olmak üzere 2 adet kalp nakli ameliyatı gerçekleştirilmiş, ancak istenilen sonuçlar alınamamıştı.

3 Kasım 1975, Türkiye'de gerçek anlamda organ naklinin başladığı gün olarak tarihe geçti. Dr. Haberal ve ekibi Hacettepe Üniversitesi'nde, Türkiye'de ilk başarılı canlı akrabalar arası böbrek naklini, anneden oğluna yaptıkları nakil ile gerçekleştirdiler. Aynı ekip, 10 Ekim 1978 tarihinde "Eurotransplant" aracılığı ile yurt dışından getirtilen bir kadavra böbrek ile ilk kadavra kaynaklı organ nakli ameliyatını gerçekleştirdi.

3 Haziran 1979 yılında Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkındaki 2238 sayılı kanun yasalaştı. Kanunun çıkmasından yaklaşık 2 ay sonra, 27 Temmuz 1979' da, Dr. Haberal ve ekibi, trafik kazasında ölen bir vatandaşımızın böbreğini alarak Türkiye'de ilk yerli kadavra kaynaklı böbrek nakli ameliyatını gerçekleştirdiler.

Dr. Mehmet Haberal 1980 yılında, Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı'nı kurdu; 1985'te de Organ Nakli Hastanesi hizmete girdi. Dr Haberal, bu tarihten sonra ekibi ile birlikte organ nakli çalışmalarını, Başkent Üniversitesi'nin temelini oluşturan bu vakıf hastanesinde sürdürdü.

Bu tarihlerde kadavradan alınan böbreklerin en fazla 48 saat muhafaza edilebileceği düşünülüyordu. Dr. Haberal Eurotransplant aracılığı ile Türkiye'ye gelen ve soğuk iskemi zamanı, yani saklanma süresi 111 saat olan bir böbreği başarı ile nakletti. Bu uygulama dünya organ nakli alanında geniş yankı uyandırdı. Böylece böbreklerin ülkeler, hatta kıtalar arasında, uygun alıcıya ulaşmak üzere, rahatlıkla gönderilebilmesinin yolu açıldı.

Türkiye'nin de içinde bulunduğu Orta Doğu ülkeleri arasında organ nakli alanında bilimsel anlamda bir işbirliği yapılması, bu ülkelerde organ nakli faaliyetlerinin gelişmesine, Orta Doğu ülkelerinin seslerini tüm dünyada duyurabilmelerine yardımcı olacağını düşünen Dr. Haberal ve arkadaşları 1987 yılında MESOT'u, "Orta Doğu Organ Nakli Derneği'ni kurdular. Dernek, 1988 yılında başlamak üzere her 2 yılda bir, yalnızca Orta Doğu ülkelerinden değil, tüm dünyadaki organ nakli ile ilgilenen bilim adamlarının katıldığı bilimsel kongreler düzenledi. Bu kongrelerin dokuzuncusu bu yıl 6-10 Aralık'ta Ankara'da gerçekleştirilmek üzere organize edildi.
Karaciğer nakli
Dünyada 1967 yılından bu yana karaciğer nakli uygulamaları başlamıştı ve her geçen yıl daha iyi sonuçlar elde edilerek devam etmekteydi. Türkiye'de de çok sayıda karaciğer nakli bekleyen ve karaciğer yetmezliği sonucu hayatını kaybeden vatandaşlarımız vardı.

Dr. Haberal ve ekibi, 8 Aralık 1988 tarihinde Türkiye'nin ilk karaciğer nakli ameliyatını, Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı Hastanesi'nde gerçekleştirdi. Artık Türkiye'de organ nakli uygulamaları ivmelenmiş ve bağışlanan kadavra organlar hangi kentte olursa olsun, ulaştırılarak uygun hastalara nakledilmeye başlamıştı.

1990 yılında Dr. Haberal başkanlığında, Türkiye Organ Nakli Derneği kuruldu. Bu dernek, her 2 yılda bir uluslararası katılımlı kongreler düzenledi, Yedincisi geçen yıl yapılan kongrelerin dışında bir çok panel ve sempozyum da derneğin bilimsel faaliyetleri arasında yer aldı. Dernek, halkı eğitmek amaçlı, bu konuda sayısız televizyon ve radyo programı düzenlenmesini ve bu programlara konunun uzmanı bilim adamlarının katılmasını sağladı. Okullarda paneller düzenledi, belirli aralıklarla organ nakli kampanyaları yapılmasını sağladı.

Bu arada Türkiye'nin değişik illerinde organ nakli merkezleri kurulmuş ve uygulamalar başarı ile devam etmekteydi, ancak tüm dünyada olduğu gibi organ bekleyen hasta sayısı çok, ancak bu hastalara nakledilebilen organ sayısı yetersizdi. Böbrek hastalarına kadavra böbrek naklinin yanı sıra canlı akrabalar arası böbrek nakli seçeneği de sunulabiliyordu. Böyle bir seçenek karaciğer hastaları için de çok önemliydi, üstelik bu hastaların böbrek hastalarında olduğu gibi, hemodiyaliz ya da periton diyalizi şeklinde alternatif bir tedavi şansları da yoktu. 1988 yılında dünyada canlı donörden kısmi karaciğer nakli uygulamaları başladı ve bundan 1.5 yıl sonra Türkiye'de de ilk kez Mart 1990'da annesinin karaciğerinin bir kısmı alınarak çocuk hastaya Dr. Haberal ve ekibi nakletti. Bu ameliyat Türkiye için önemli bir dönüm noktasıydı, artık karaciğer hastaları da sağlıklarına kavuşabilmek için mutlaka bir başkasının ölmesini ve organlarını bağışlamasını beklemeyeceklerdi, hastalara canlı akrabalar arası kısmi karaciğer nakli seçeneği de sunulmaya başlandı. Bir ay sonra aynı ekip erişkin hastada da bu ameliyatı gerçekleştirdi. Dünyada ilk kez, 1992 yılında karaciğer ve böbrek yetmezliği bir arada bulunan bir hastaya annesinden hem kısmi karaciğer hem de böbrek nakli ameliyatı yapıldı. Dr. Haberal ve ekibinin yaptığı bu ameliyat dünya literatüründe bir ilk olarak yer aldı, daha sonra benzer uygulamalar dünyanın çeşitli ülkelerinde yapılmaya başlandı.

1987 yılında kurulan "Orta Doğu Organ Nakli Derneği", yaptığı çalışmalar gözetilerek 1996 yılında; Türkiye Organ Nakli Derneği de, 1997'de, Dünya Organ Nakli Derneği'nin üyeleri olarak kabul edildi ve bu tarihten sonra derneklerin düzenlediği bilimsel kongrelerde sunulan çalışmalar, organ nakli ile ilgili dünyanın en çok okunan bilimsel dergisinde yayınlanma hakkı kazandı, derneğin yaptığı çalışmalar ve Türkiye birkaç kez bu derginin kapak sayfasına konu oldu.

Bugüne kadar, toplam 1507 böbrek, 122 karaciğer hastası Dr. Haberal ve ekibince ameliyat edildiler. Bu süreç zarfında Türkiye'de böbrek nakli yapılan merkez sayısı 28'e, karaciğer nakli yapılan merkez sayısı ise 16'ya erişti. Tüm Türkiye'de yaklaşık 7000 böbrek, 700 karaciğer, 13500 kornea, 2900 kemik iliği, 140 kalp ve 15 pankreas nakli ameliyatı başarı ile gerçekleştirildi.

2001 yılında Sağlık Bakanlığı'nca "Ulusal Koordinasyon Merkezi" ve buna bağlı Bilim Kurulları kuruldu ve çalışmalar kadavradan yapılan nakillerin sayısında belirgin artış ile kendini gösterdi, Ulusal Koordinasyon Merkezi öncesinde 12 yıl içinde kadavradan toplam 207 karaciğer nakli yapılmışken, sonrasında 3 yıl içinde 233 nakil gerçekleştirildi. Yine UKM öncesi toplam 25 yılda 989 kadavra kaynaklı böbrek nakli yapılmışken, son 3 yılda bu sayı 526'yı buldu.

Türkiye, şu aşamada organ nakli konusunda bilimsel anlamda, gelişmiş ülkelerle boy ölçüşebildiği gibi, belirli konularda onların önüne geçmiş durumdadır. Ancak bu ülkelerde de sorun olan bir olgu, ülkemizde de karşımıza çıkmaktadır. Organ nakli ihtiyacı duyulan son dönem organ hastası çok fazladır ve her geçen yıl bu hastalara yenileri eklenmektedir. Başka bir deyişle, hasta çok fakat yeteri kadar organ yok. Bu sorun da ancak toplumumuzun yakın ilgisiyle çözülebilecektir.